Bu sayfada yeralan verilerin tamamı özgün içeriktir. Antrakt Sinema’dan izin almadan tamamı ya da parçası kopyalanamaz, kullanılamaz.

 

'Angel-a': Düşmüş bir melek

Başak Tuncel Yazıları

“Sorun şu ki, burada, dünyada bizler görmediğimiz şeylere inanmakta zorluk çekeriz. Son seyahatin ne zamandı, bilmiyorum ama bu dünya çok materyalist oldu. Ve ve ve artık uydular var; bilim, televizyon… İnsanlar mucizelere inanmıyor. Kanıta ihtiyaçları var. Anlıyor musun?”(Andre)

Bakış yönünü belirleyen bir öncekinin bakış yönüdür. B’nin bakışı A’nın bakış yönünün tersine olacaktır. Buradaki karşıtlık göstergesel bir değerdir. Göstergebilimi romantizm akımı başlığı altında ele alırsam romantik felsefe, Kant metafiziğinden kaynaklanmaktadır. Numen (Usla kavranan şey) ve fenomen (Olgu, görüngü) arasındaki ayrım, kendinde ‘şey’in (Bilinen özneden, bilinçten bağımsız olarak kendi başına var olan) bilinemez olduğunu ortaya koymuştur.

Öyleyse tin; usçul ile usdışını- zorunlu ile ilinekseli, anlam ile anlamsızlığı değişik oranlarda birbirine karıştıran bir tarihte, dünyanın beyinsel bir olgu (Fenomen) olduğunun altını çizerek-bütün bunların nasıl dışında kalabilir? Kalamaz ve Angel-a olarak bir gün karşımıza çıkabilir. Jung buna kitlesel bilinçaltı demeseydi ya da Lacan varlıktaki cahilliğin bilinçdışından ileri geldiğinden bahsetmeseydi belki de daha anlamlı olacaktı tin. Sessizliğin gramerini bulana değinmiyorum.

Eğer tasarımı zihnimizin yaratısından öznel olarak türüyorsa, dünya; bizim olgumuz (Gerçeğimiz) olur. Filmde, Andre’nin dünyasında olduğu gibi ya da herkesin kendi iç dünyasında… Fantastik gerçeklik. Bununla birlikte ona bir dayanak bulmak gerekir. Bu dayanak düşünce değil, fakat varlığın sürekli değişmez temeli olacaktır; yani istenç, irade.

Angel-a ve Andre’nin karşılaşması ve Andre’nin yeteneksiz, intihara meyilli bir dolandırıcıdan her şeyin üstesinden gelebilecek birine dönüşmesini sağlayacaktır. Her şey Angel-a sayesinde olacaktır yani onun rehberliğinde.

Düşünce ve bilinç, gerçeklik değildir. Angel-a bunun temsilidir. Tek doğal mutlak olan, istençten kaynaklanan görüngülerdir. Birey ölür fakat tür varlığını sürdürür. Filmin son sahnesinde göğe yükselen Angel-a, Andre’nin onu bırakamamasıyla düşer. Her şey farklı bir hal alır. Ölüm, filmde görüngüler dünyasının bir yanılsamasından başka bir şey değildir. Angel-a düşer. Onun ölümü de varlığı da bir yanılsamadır. Aşk bir yanılsamadır.

Eğer kendimize mekân, zaman nesnelerin nedeni ya da sonu üzerine soru sormayı bırakırsak, biçimin katıksız özün algısına erişebiliriz. Andre’nin eriştiği gibi; çünkü herkeste iki dünyaya ait olma duygusu vardır. Angel-a bir dünyayken, Andre öteki dünyadır. Angel-a; ‘A’ ise, Andre; ‘B’ olacaktır. Görünen dış dünya Angel-a iken, görünmeyen iç dünya Andre’dir. Tam da bu noktada ikisi birbirine teğellenir. Geçici bir dikiş tutturma… Farklı iki dünya…

Sadece dilin sınırları içerisinde gerçekliğin insan yapımından ibaret olduğunu ileri sürersek, kendinde ‘şey’in insan zekâsını sınırlandırabilmesi imkânsız olur. O halde kendisi o şey olmadığı halde, o şeyi çağrıştırarak iletişim sağlayan her aracı nasıl bir göstergedir?

Kant’ın düşüncelerinden yola çıkarak aklın en büyük işlevinin aklı yadsımak olması gibi, göstergebilimin en büyük işlevinin de göstergeyi yadsıması olmalıdır. Bugün sahip oldukları içerikler neyi gösterirse göstersin madem her şeyde bir gösterge mevcut, yapı olgusuna romantizmi göstergebilimin karşıtı olarak alıyorum; fakat buradaki karşıtlık göstergesel değerden çok gerçeğin başka bir yerde olmasıdır.

Bakış yönünü belirleyen bir öncekinin bakış yönüdür. B’nin bakış yönü romantizmse A’nın bakış yönü göstergebilimdir ve B’nin bakışı A’nın bakış yönünün tersine olacaktır. Bu cümledeki gösterge; gösteren ve gösterilen bağlamında incelenirse yazıma başladığım ilk cümlede; yukarıda, anlamın buradakinden farklı olduğu görülecektir. Anlamlar arasında benzersizlik ve anlamlandırma çabası, insan zihninin sınırsızlığı, kendinde ‘şey’in bilinemez olmasına rağmen artık kavratılabilir olduğunu gösterir. Kanıt budur.

Sınırlı bir usla kavranan şey ve görüngü arasında bir ayrım kalmadıysa Angel-a ve Andre birleşir. Bu bütün ikiliklerin, ayrımın tamamen ortadan kalkması insan zihninin tamamen olmasa da kısmen gerçeklikten kopması demek. Buna fantastik gerçeklik denebilir. Göstergeyle ya da göstergesiz. Göstergebilimin son ödevi, ödev ahlakı olarak göstergeyi reddetmek olmalıdır. Kendini kabul her alanda önemlidir. Eros bütünleştirir. Eros yıkar. Eros’a olmasa da, eşyanın sırlarına az da olsa vakıf olmak lazım yoksa insanlıktan ya da insan-ı kâmilden bahsetmek saçma olur. Tıpkı akıldan akılla bahsetmek, göstergebilimi göstergelerle göstermek gibi hâlbuki bu, sinemada film izlemektir sadece…

“Kardeşim, ah tatlı dilenci rüzgârda şarkı söylersin,

Kendini sev, gökteki havanın rüzgârı sevdiği gibi.
 

Kardeşim, arasında toprağın öküzleri sürersin,

Kendini sev, tarlalarda toprağın dünyayı sevdiği gibi.
 

Kardeşim, kan kırmızı üzümlerden şarap yaparsın,

Kendini sev, asmanın altın salkımlarını sevdiği gibi.
 

Kardeşim, dışı altın içi ak ekmekler yaparsın,

Kendini sev, fırında dışın içi sevdiği gibi.
 

Kardeşim, kumaş dokur, neşeyle örgü örersin

Kendini sev yünün kumaşı sevdiği gibi.
 

Kardeşim kayığınla mavi yeşil suları yararsın,

Kendini sev, derin denizin dalgaları sevdiği gibi.
 

Kardeşim flüt çalar, şen şakrak müzik yaparsın,

Kendini sev, yayın sese duyduğu sevgi gibi.
 

Ama Tanrı için, Kardeşim, kardeşini sevebil,

Kendin gibi, her ne olursa, kendin gibi bil.”

Germain Nouveau

Ana Sayfa | Film Arşivi | Gelecek Program | Haberler | Gişe Raporu | Köşe Yazıları

Mesafeli Satış Sözleşmesi | Teslimat ve İade Şartları | Gizlilik Politikası

© Antrakt Sinema Gazetesi | Tüm Hakları Saklıdır